"Where are we now?/ Şimdi neredeyiz?" cümlesiyle başlıyor Moon ve bu ilk cümle bile nasıl bir filmle karşı karşıya olduğumuzun ilk ipucunu veriyor bize. Ama aslında bir reklam filminin mottosudur bu cümle ve hemen ardından reklam filmi de gelir, ona eşlik eden reklam metniyle birlikte:
"Bir zamanlar enerji kötü bir kelime olarak algılanırdı. Işıklarımızı yakıp yakmamak arasında kaldığımız zamanlar. Karartmaların yaşandığı şehirler. Yiyecek sıkıntıları. Benzinle çalışan arabalar. Ama bunlar geçmişte kaldı. Şimdi neredeyiz? Dünyayı nasıl daha iyi bir hale getiriyoruz? Çöllerde çiçek açtırıyoruz. Biz, şu an dünyanın en büyük füzyon enerjisini üretiyoruz.Güneşten yayılan ve ayın yüzeyindeki kayalıklarda depolanan enerjiyi makinelerle topluyoruz. Bugün yandığında atık bırakmayan "Helyum 3" sayesinde dünyanın ihtiyacı olan enerjinin neredeyse %70'ini sağlıyoruz. Bunu kim düşünebilirdi ki? İhtiyacımız olan bütün enerjinin tam üstümüzde olduğunu. Ayın gücü. Geleceğin gücü. LUNAR Indüstries Ltd.".
Gelecekte, makinelerle ay yüzeyinden toplanan Helyum 3'ten elde edilen temiz yakıtla yeryüzünün neredeyse bütün enerji ihtiyacı karşılanmakta ve böylece dünyadaki bütün savaşların sebebi olan 'enerji/yakıt: petrol' sorunu çözüldüğü için de dünya 68'lerin düşünü kurduğu ruhu yaşamaktadır. Beşeri ve ekolojik açıdan huzura kavuşan dünyanın bu durumunu filmin açılışındaki (hatta jenerik öncesindeki) LUNAR Indüstries Ltd.'in bu kısa reklam filminde gösterilen resimlerden/görüntülerden anlıyoruz biz, zira bundan sonrasında dünyanın durumu üzerinde pek fazla durulmuyor. Yönetmenin amacı da bu değildir zaten; o dünyanın durumundan çok Helyum 3'ün toplandığı Ay yüzeyinde dönen dolapları anlatmak derdindedir. Ay yüzeyindeki Helyum 3'ü toplama işi sadece LUNAR Indüstries Ltd.'in tekelindedir ve Ay'daki bir üsten bu iş yönetilmektedir. Ancak Helyum 3'ü otomatik olarak çalışan tekerlekli araçlar topladığı için bu üste çok sayıda insan çalıştırılıp onlara boş yere ücret ödenmesine gerek görülmemiş ve mürettebat sadece bakım-onarım işlerini yapıp çıkan Helyum 3'ü dünyaya gönderecek nitelikte ve sözleşmesi 3 yıl süren bir kişi ile sınırlandırılmıştır. Bizim filmdeki olaylara şahit olduğumuz dönemdeki mürettebatın adı Sam Bell'dir ve 3 yıllık sözleşmesinin bitmesine sadece iki hafta kalmıştır. Üste ayrıca mürettebata yardımcı olması amacıyla Gerty adında bir de robot bulunmaktadır. Film boyunca -dünya ile iletişim kurulan anları saymazsak, ki onlar da çok azdır- gördüğümüz tek insan Sam Rockwell'in canlandırdığı Sam'dir ama orjinalinde Kevin Spacey'nin seslendirdiği Gerty de ona eşlik etmektedir.3 yıllık görev süresinin bitmesine az bir zaman kala Sam, uzun süren yalnızlığının etkisiyle bir takım hayaller görmeye başlamıştır artık. Üssün haberleşme uydusu da 3 yıldır bozuktur ve dünya ile canlı bağlantı yapamamakta, ama başka uydular üzerinden haberleşme kayıtları almakta veya yollayabilmektedir (tabii burada hemen bir parantez açıp '3 yıllık görev sözleşmesi' ile 'haberleşme sistemlerinin 3 yıldır bozuk olmasının' rastlantı olmadığını belirtelim). Bunca olayın üzerine Ay yüzeyinde Helyum 3 toplayan makinelerden bir tanesi arızalanır ve Sam makineyi tamir etmek üzere Ay aracına binip makineye gider. Ancak tam makineye geldiği sırada aracı kaza yapar ve kendinden geçer. Gözlerini üssün revirinde açan Sam, bu dakikadan sonra başta Gerty'nin davranışları ve konuşmaları olmak üzere yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark etmeye başlar, ki çok geçmeden de yolunda gitmeyen o şeyin aslında 'kendisi' olduğunu anlar!
Aslında kısaca söylemek gerekirse film, genel olarak dünyada insanlar mutlu mesut ve dumanlı bir şekilde yaşarken onların bu şekilde yaşaması için başka yerde başka şeylerin suistimal edilmesi üzerinedir. Sonuçta söz konusu olan şey enerjidir ve enerji her durumda 'para' demektir. Peki insanlığın mutluluğu için neyi, nereye kadar suistimal edilebilirsiniz? Bir insanın yaşamını mı yoksa binlerce insanın yaşamını mı? Her durumda temiz ve ucuz enerji kaynakları olması kapitalizmin bitmesi anlamına gelmiyor; aksine bu sefer kapitalizm bu ucuz enerjiyi daha da ucuza mal edebilmek için başka yöntemler geliştirerek kendisini insan kanıyla kirletmeye devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında Moon, Fritz Lang'ın Metropolis'iyle özünde benzerlik gösteriyor. Orada yeraltında yaşayan işçi sınıfı, yeryüzünde yaşayan üst tabakanın hayatını devam ettirmesi için gerekli üretimleri sağlarken; LUNAR Indüstries Ltd. de yeryüzündeki insanların daha iyi yaşaması için Ay'daki işçi Sam'i kullanmaktadır (spoiler: siz onun 3 yıllık sözleşmesi olduğuna bakmayın ve bir tane olduğuna, aslında tamamen bir oyun bu). Dolayısıyla LUNAR Indüstries Ltd., filmde kapitalizmin gelecekteki değişen ve kendisine yeni suistimal alanları yaratan yüzüdür; başta bize gösterilen ve "Şimdi neredeyiz?" diyen reklam da onun yüzüne taktığı maske!
'Tek kişilik şov' niteliğinde ve gücünü yönetmen Duncan Jones'un hikayesi ve atmosfer yaratma becerisi yanı sıra, Sam'i canlandıran Sam Rockwell'in oyunculuğundan ve Gerty'i seslendiren Kevin Spacey'nin sesinden alan bir film Moon. Tek mekanda ve tek oyuncuyla çekilmesine, durağan temposuna rağmen asla insanı sıkmayan, aksine sürekli yarattığı merak duygusu ve atmosferiyle insanı içine çeken bir film. Atmosferiyle başta Solaris olmak üzere Tarkowski ve sinemasını andıran, hatta Tarkowski'nin ışığa ve renge bürünmüş hali dedirten (ama yine de ancak bu kadar renklenebilen); Gerty ile Sam arasındaki ilişkinin, 2001: A Space Odyssey'deki yapay zeka Hall 9000 ve astronot Bowman arasındaki ilişkiyi andırdığı ve hatta aslında -spoiler: bir klon- olan Sam'in Hall gibi 'varlığının farkına varıp sorgulaması' ile de 2001'e saygı duruşu niteliği taşıyan bir filmdir Moon. Dikkatli bir seyriokur (seyirci+okuyucu: Bir filmi seyretmekle kalmayıp aynı zamanda onun göndermelerini ve alt metinlerini de okuyabilen/görebilen seyirci) için daha nice gönderme ve alt metin içeren Moon bu özelliği nedeniyle de NASA'nın Houston Uzay Merkezi'nde ders programına alınmıştır. Genellikle forumlarda 'tek eksiği, aksiyonun olmaması' olarak eleştirilen film, asıl aksiyonu seyircisinin beyninde yaratmayı amaçlamaktadır. Dingin, şiirsel bir anlatıma sahip olan Moon'un özellikle ay yüzeyindeki sahneleri, Dünya'yı terk edip Ay'a yerleşmemize neden olacak güzelliktedir. Hatta diyebiliriz ki, "Duncan Jones'un gözünden Ay daha bir güzel"! Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan Moon, aslında Donnie Darko'nun Richard Kelly'i müjdelemesi gibi bize çığır açıcı yeni bir yönetmeni müjdelemektedir. İkinci filmi 'Source Code/Yaşam Şifresi' ile de bunu kanıtlamıştır.
Son olarak Duncan Jones'un David Bowie'nin oğlu olduğunu belirterek ve Duncan Jones gibi güzel bir adamın dünyaya gelmesine ön ayak olduğu için David Bowie'ye teşekkür ederek bitirelim.
Aslında kısaca söylemek gerekirse film, genel olarak dünyada insanlar mutlu mesut ve dumanlı bir şekilde yaşarken onların bu şekilde yaşaması için başka yerde başka şeylerin suistimal edilmesi üzerinedir. Sonuçta söz konusu olan şey enerjidir ve enerji her durumda 'para' demektir. Peki insanlığın mutluluğu için neyi, nereye kadar suistimal edilebilirsiniz? Bir insanın yaşamını mı yoksa binlerce insanın yaşamını mı? Her durumda temiz ve ucuz enerji kaynakları olması kapitalizmin bitmesi anlamına gelmiyor; aksine bu sefer kapitalizm bu ucuz enerjiyi daha da ucuza mal edebilmek için başka yöntemler geliştirerek kendisini insan kanıyla kirletmeye devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında Moon, Fritz Lang'ın Metropolis'iyle özünde benzerlik gösteriyor. Orada yeraltında yaşayan işçi sınıfı, yeryüzünde yaşayan üst tabakanın hayatını devam ettirmesi için gerekli üretimleri sağlarken; LUNAR Indüstries Ltd. de yeryüzündeki insanların daha iyi yaşaması için Ay'daki işçi Sam'i kullanmaktadır (spoiler: siz onun 3 yıllık sözleşmesi olduğuna bakmayın ve bir tane olduğuna, aslında tamamen bir oyun bu). Dolayısıyla LUNAR Indüstries Ltd., filmde kapitalizmin gelecekteki değişen ve kendisine yeni suistimal alanları yaratan yüzüdür; başta bize gösterilen ve "Şimdi neredeyiz?" diyen reklam da onun yüzüne taktığı maske!
'Tek kişilik şov' niteliğinde ve gücünü yönetmen Duncan Jones'un hikayesi ve atmosfer yaratma becerisi yanı sıra, Sam'i canlandıran Sam Rockwell'in oyunculuğundan ve Gerty'i seslendiren Kevin Spacey'nin sesinden alan bir film Moon. Tek mekanda ve tek oyuncuyla çekilmesine, durağan temposuna rağmen asla insanı sıkmayan, aksine sürekli yarattığı merak duygusu ve atmosferiyle insanı içine çeken bir film. Atmosferiyle başta Solaris olmak üzere Tarkowski ve sinemasını andıran, hatta Tarkowski'nin ışığa ve renge bürünmüş hali dedirten (ama yine de ancak bu kadar renklenebilen); Gerty ile Sam arasındaki ilişkinin, 2001: A Space Odyssey'deki yapay zeka Hall 9000 ve astronot Bowman arasındaki ilişkiyi andırdığı ve hatta aslında -spoiler: bir klon- olan Sam'in Hall gibi 'varlığının farkına varıp sorgulaması' ile de 2001'e saygı duruşu niteliği taşıyan bir filmdir Moon. Dikkatli bir seyriokur (seyirci+okuyucu: Bir filmi seyretmekle kalmayıp aynı zamanda onun göndermelerini ve alt metinlerini de okuyabilen/görebilen seyirci) için daha nice gönderme ve alt metin içeren Moon bu özelliği nedeniyle de NASA'nın Houston Uzay Merkezi'nde ders programına alınmıştır. Genellikle forumlarda 'tek eksiği, aksiyonun olmaması' olarak eleştirilen film, asıl aksiyonu seyircisinin beyninde yaratmayı amaçlamaktadır. Dingin, şiirsel bir anlatıma sahip olan Moon'un özellikle ay yüzeyindeki sahneleri, Dünya'yı terk edip Ay'a yerleşmemize neden olacak güzelliktedir. Hatta diyebiliriz ki, "Duncan Jones'un gözünden Ay daha bir güzel"! Yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olan Moon, aslında Donnie Darko'nun Richard Kelly'i müjdelemesi gibi bize çığır açıcı yeni bir yönetmeni müjdelemektedir. İkinci filmi 'Source Code/Yaşam Şifresi' ile de bunu kanıtlamıştır.
Son olarak Duncan Jones'un David Bowie'nin oğlu olduğunu belirterek ve Duncan Jones gibi güzel bir adamın dünyaya gelmesine ön ayak olduğu için David Bowie'ye teşekkür ederek bitirelim.
Yorum Gönder