Bir cezaevinde göreve başlayacak olan gardiyan Juan, yeni görev yeri ona gezdirilirken tavandan başına düşen bir beton parçasıyla bayılır. Arkadaşları onu boş olan 211 numaralı hücreye yatırarak, yardım getirmeye giderler. Ancak bu sırada cezaevinde bir ayaklanma çıkar ve Juan 211 numaralı hücrede mahsur kalır. Canını kurtarabilmek için gardiyan olduğunu gizlemesi ve bir mahkum gibi davranması gerekmektedir. Aslında Celda 211, 'insanın hep dışardan baktığı bir olayın/yaşamın içine girince nasıl kendisinin de değişeceği' konusu üzerinde durmakta ve belki çokça gördüğümüz bu konunun iyi bir senaryo ve iyi oyunculuklarla nelere kadir olabileceğini (2010 Goya Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu -L. Tosar-, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Yeni Erkek Oyuncu, En İyi Kurgu, En İyi Ses ödülleri) göstermektedir. Juan gardiyan olarak girdiği cezaevinde önce bir mahkum rolü yapacak, sonra mahkumların o acımasız dünyasını keşfedecek ve sonunda da onlardan birine dönüşecektir, ama elbette her dönüşümün bir sebebi ve bir de bedeli vardır. Çok sert bir hapishane filmi olan Celda 211'in bütün artılarını bir yana bırakacak olursak, filmin en büyük getirisi L. Tosar'ın muhteşem oyunculuğunda can bulan yüzyılın en büyük suçlusu ve anti-kahramanı 'Malamadre'yi bize kazandırmasıdır.
Yorum Gönder